bugün

entry'ler (160)

opus magnum

terbiyesiz. insanları eleştircem diye 40 takla atan omurgasız. komplekslerinden sıyrılamamış, ezikliğini diğer insanları eleştirerek kapatmaya çalışan, entel olcam diye kendini yırtan ama insan bile olmayı henüz başaramamış kişidir.

türkiye nin bölünmesi

şimdi olaya farklı ve tarihsel açıdan bakarsak osmanlı imparatorluğunun çökmeye başlamasıyla;

yunan isyanı 1821-1829 yılları arası olmuş ve bağımsızlıklarını kazanarak çıkmışlar mücadelelerinden.
sırplar 1804 ve 1815 isyan çıkartmışlar, yıllarca kan kusturmuşlar ve en sonunda 1878 yılında Sırbistan'ın bağımsızlığıyla sonuçlandırmışlardır.
1780 Zeytun Ermenilerin Osmanlı imparatorluğu yönetimine karşı ilk silahlı isyanında bulunmuştur. osmanlı'ya karşı gizli gizli kurulan cemiyetler kanla sulana sulana ermenilerin bağımsızlığıyla sonuçlanmıştır.

şimdi gelelim kürtlere. onlar da çok fazla isyan çıkarmış, cemiyetler kurmuştur. bi bakalım neler yapmışlar;

osmanlı dönemindeki isyanlar:

babanzade abdurrahman paşa isyanı (1806- musul), babanzade ahmet paşa isyanı (1812 – musul), zaza’ların isyanı (1820), yezidilerin isyanı (1830- hakkari), şerefhan isyanı (1831- bitlis), bedirhan isyanı (1835- botan), garzan isyanı (1839- diyarbakır), ubeydullah isyanı (1881- hakkari), bedirhan osman paşa ve kardeşi hüseyin paşa isyanı (1872-mardin-cizre), bedirhan emin ali isyanı (1889- erzincan), bedirhaniler ve halil rema isyanı (1912-mardin), şeyh selim şehabettin ve ali isyanı (1912- bitlis), koşgari isyanı (1920- koşgiri)

cumhuriyet dönemindeki isyanlar:

nasturi isyanı: 1924 yılında hakkari’de, raçkotan ve raman isyanı: 1925 yılında siirt, sason ve silvan’da, şemdinli isyanı: 1925 yılında hakkari’de, sason isyanı: 1925 yılında siirt’te, şeyh sait isyanı: 1925 yılında diyarbakır, kulp, varto, bingöl ve çapakçur’da, beytüşşebap isyanı: 1926 yılında hakkari’de, koçuşağı isyanı: 1926 yılında ovacık ve hozat’ta, mutki isyanı: 1927 yılında bitlis’te, bicar isyanı: 1927 yılında hani, lice ve kulp’ta, zeylan isyanı: 1930 yılında tendürek, muratbaşı ve erciş’te, ağrı isyanları: 1926, 1927, 1930 yılında ve tunceli isyanları: mart-ekim 1937, haziran-ağustos 1938 yılında çıkmıştır.

çok fazla uzatmak istemiyorum ama osmanlı döneminde kurulan ayrılıkçı cemiyetler, ayrıca cumhuriyet kurulduktan sonra bölücü örgütler ve partiler. isimlerini yazmama gerek yok sanırım herkes biliyor hangilerinden bahsettiğimi.

siz bu işi beceremiyorsunuz abicim. bırakın artık. yüzyıllardır sizinle uğraştığımız kadar kendimize baksaydık şu an dünya devi bile olabilirdik. kendi kaderinizi bize de yaşatmak istiyorsunuz da, dünya üzerinde insanlar medeniyet kurmaya başladığından beri bi devlet kurabilmiş misiniz? hayır! kuramayacaksınız da. artık kendi komplekslerinizden arının lütfen. türkiye cumhuriyeti'nin size sunmuş olduğu haklarla zaten hürsünüz bu memlekette. nankör olmayın, elinizde patlar yoksa.

gülüşüne hayran olunan erkekler

(bkz: josh duhamel) uu beybi.

http://www.itusozluk.com/gorseller/josh+duhamel/5061

imany mladjao

muhtesem bi sese sahip, eski mankenlerdenmiş. sesinin tınısı şarkıların etkisini %500 falan arttıyor.

arshil

bazı kendini bilmez, tuttuğu takımı şike yaptığı için nereye saldıracağını şaşıran yazarların anlayamayacakları yazardır. cemal nalga olayını resmen mutasyona uğratıp, eğip bükerek kendi yaptıkları şikeye eşit duruma getirmelerine neremle güleceğimi şaşırmış bulunmaktayım.

yıldırım demirören gibi rengi bulanık bi insanı desteklemeyen başkanıma da helal olsun. galatasaray'ım her zamanki gibi berraklığını, tavrını korumuş, tükürdüğünü yalamamıştır. eğer tersi bi durum olsaydı, arshil arkadaşım gibi ben de ve diğer galatasaray taraftarları kişileri değil, takımı tuttuğunu ortaya koyacak şekilde tepksini her yerde ortaya koyardı.

galatasaray taraftarı, recep tayyip erdoğan'ı arena'dan yuhalayarak göndermiş bi taraftardır. kimseyi takımdan büyük görmez. bu başkanı bile olsa. ama ne mutlu bize ki galatasaray gibi büyük bi takıma layık bi başkanımız var.

yıldırım demirören in tff başkanı olması

yağmurdan kaçarken doluya tutulmak tam anlamıyla bu olsa gerek. şikecilerin aklanacağı, ne küme düşme ne de puan silmenin olmayacağı bi döneme girmiş bulunmaktayız. aşağıdaki linkte durum çok traji-komik bi şekilde yansıtılmış bence.

http://www.facebook.com/p...69&type=1&theater

tanımadığı insanlar hakkında yorum yapan insan

bugün gördüm bir tanesini. problemli insanlardır, ilgiye sevkate ihtiyaçları var.. çok karşılaşıyoruz bu insan modeliyle. özellikle sözlükte.
tek bir entry'e bakarak siyasi görüşünüzle, dininizle, mezhebinizle, cinsiyetinizle, felsefenizle, hayat görüşünüzle ilgili fantastik tespitler yaparlar, haddini bilmeyen kişilerdir.
daha kendisinin ne olduğu bilmeden, keşfetmeden, direkt diğer insanların ne olduğu konusunda fikir yürüten bir insan olması muhtemeldir.
halbuki ne zaman, başkalarının yanlışlarını bırakır da kendimize döneriz, işte biz o zaman kendimizi keşfetmeye başlarız.

insan önce kendini bilmeli...

kıro hatunların ortak özellikleri

- seksi olmak uğruna kendi özellerini ifşa ederler. rezil olduklarının farkına bile varmazlar.
mesela, yılbaşında "bu yıl kimse beni siyahtan caydıramaz" yazmıştı bunlardan biri.

- sürekli bi "alayına gider" tarzı sözler paylaşır. demet akalın'ın "sen gittin ama ben artık çok daha güzel ve güçlüyüm, umrumda değilsin" temalı şarkıları tam buna hitap eder.

kıro hatunların ortak özellikleri

facebook'ta hobilerine "gezmek, eylenmek" yazarlar. eğlenmeyi bilmezler. saçma sapan pozlar verip hepsini anında facebooka yüklerler.

10 dakika içinde hazır olan kız

şaşılacak bir durum olabilir. ama benim aynaya her baktığımda gördüğüm kızdır bu. mango'ya girdiğinde 6 dakikada çıkan kızla aynı kişi olduğu hakkında teminat veremeyeceğim ama üzgünüm.

sade kahve

geçenlerde kulağıma çalınan bi şarkıydı. biraz önce radyoda tekrar denk gelince baktım sözlerine, ali murat diye biri söylüyormuş. ben kendisinin ismini ilk defa duydum, üzgünüm. ama şarkı fena değil gibi, sözlerini de yazayım tam olsun klişesini ben de yapcam, evet. *

sade bir kahve içmek senin elinden,
cam kenarında bir sonbahar sabahında.
koyu gri bulutlar ağlarken,
güneşi yakalamak mavi gözlerinde.
karşımda öylece gülümsüyorsun,
kızıl kulelerin omuzlarında.
her yağmurda gözlerimi kaparım,
o sonbahar gelir aklıma.
bunca yıl geçti hala çok özlüyorum.
oysaki ne sevdalar geldi de geçti.
eskiyen fotoğraflar yeni umudum,
nerdesin güzel ruhum merak ediyorum.
şimdi gel desem bana gelir misin?
ömrümü sana versem kabul eder misin?
unutur musun bir gün sana yaptıklarımı?
özür dilesem aşkım affeder misin?
şimdi gel desem bana gelir misin?
ömrümü sana versem kabul eder misin?
unutur musun bir gün sana yaptıklarımı?
özür dilesem aşkım affeder misin?

2 şubat 2012 istanbul kar yağışı

teksilkent'te hafiften ince ince yağmaya başlayıp, kendini gösteren kar yağışıdır.

gel bili bili

kötü günümde yüzümü güldüren, oyun sever yazar. derdi, kederi siliyo valla *

sözlük yazarlarının itirafları

şu an yaşadığım duygunun tam tanımı, hayal kırıklığı... çok güzel bi ilişkiniz olur (ya da siz öyle zannedersiniz), varlığıyla mutlu olursunuz, özlersiniz, seversiniz, hayal kurarsınız ve en önemlisi güvenirsiniz. sevgilisi olan bi çok kişi der ki, benim sevgilimle aramda çok özel bi bağ var.. elbette bazıları öyledir, ama ben de öyle zannediyodum bi zamanlar.. neler yaşadık yaa diyodum, çok özel bi bağ var aramızda, çok seviyoruz birbirimizi diyodum.. mutluyuz, arada tartışsak da fark etmez, seviyoduk be birbirimizi, bi göz göze gelmemiz hallederdi bütün sorunları.. belki başlarda öyleydi, ama sonradan değişti.. ben de değiştim o da.. ben daha çok sevip, daha çok bağlanırken, o uzaklaştı günden güne.. konduramıyodum yine de inanmak istemedim. bu güne kadar sesli itiraf etmişliğim dahi yoktu kendime..
o acı veren konuşmayı yapana kadar..

normalde ilişkimiz biteli 4 ay falan oldu (ilişkimizin bitme nedeni aldatılmamdı), itiraf etmeliyim ki ayrıldığımız halde hala onu sevmeye devam ediyodum.. elimdeydi ya da değildi, duygular bıçakla kesilmiyodu neticede.. bi zamandan sonra öfke de geçiyomuş, ya da ben kendimi kandırmaya çalıştım bilmiyorum. ama şunu söylemeliyim ki öfkemden çok sevgim ağır bastı, tam anlamıyla barışmasak da yeniden konuşmaya başladık. en azından denedim, bazı şeylerin düzelip düzelmeyeceğini anlamam gerekiyodu diyorum. ama olamayacağını anladım.. çok üzgünüm şu an ama üzülmemin nedeni, yaşadığım hayal kırıklığı, şaşkınlık, aptallığım vs... kaç kişiyle yattığını itiraf etti, pisliğin tekiyim, seni hak etmiyorum dedi.. evet gerçekten de öyle, ama bana bunları itiraf etmesinin nedeni artık beni sevmiyor oluşu.. yoksa kim kapıyı bu kadar sert kapatıp gider?? neden bilmiyorum en çok bu acıttı canımı.. artık sevilmiyor olduğunu bilmek, bunu kabullenmek çok zormuş.. ağlattı beni yine, hiç hak etmediği halde üzüldüm söylediklerine.. bunu da söyledim üstelik, hayal kırıklığı yaşıyorum şu anda, üzgünüm dedim.. söylemese miydim?? amaaan boynuzlardan kapıdan geçemiyomuşum bundan mı utancam? daha ne kadar küçük düşebilirdim ki gözünde di mi ama?

ben hep samimi oldum ona, sevdiğimi nolursa olsun gizlemedim.. kızdığım zaman söyledim, özlediğim zaman söyledim, kıskandığım zaman söyledim... buna şaşırıyorum işte, ben bu kadar yüreğim açık yaşarken bu aşkı(!) o nasıl kapamış kendini, kapamış ama açıkmış gibi göstermiş kendini.. yalan söylemeyi, entrika çevirmeyi asla öğrenemicem sanırım. bu iyi bi şey mi? dışardan bakınca belki evet, ama gelin kalbime sorun bi de.. ne kadar acıdığını dile gelip anlatsın size...

öcalan galatasaraylı diye galatasaraylıyım

fenerbahçe kurucu başkanlarından dr. nazım'ın atatürk'e izmir'de düzenlenen başarısız suiast girişiminden sonra, yargılanıp idam edildiğini bilmeyen fenerlinin gs'yi kendince ucuz ve basit bi şekilde aşağılamaya çalışarak açmış olduğu başlıktır. kimisi vatanını ve galatasaray'ı sever, kimisi sadece galatasaray'ı sever. şimdi kurucu başkanınız atatürk'e suikast girişiminde bulundu diye bütün fenerlileri atatürk düşmanı mı ilan edelim? ya da son başkanınız şike yaptı diye bütün fenerlileri aynı kefeye mi koyalım? yoksa hep beraber bursa'nın şampiyonluğunu mu kutlayalım?? siz seçin.

biscolata erkeğine tokat gibi cevap

o kızların vücuduna sahip bi çok kız var, sadece kendilerini teşhir etmiyorlar. ama biscolata erkeğinin vücut yapısına sahip türk erkeği çok çok az. o sebeple tokat falan değil, sadece acı bi tebessüm ettirir bu reklam kızlara.

fenerbahçe nin efsane başkanları

galip kulaksızoğlu: galatasaray lisesi mezunudur. galatasaray'da oynamıştır. fenerbahçe'nin kurucularındandır. fb takımının ilk formaları, galatasaray'ın giyipte yenildiği bi maçtan sonra uğursuz diye bir daha hiç giymediği formalardır. renkleri sarı lacivertti o formaların evet.

bi de dr. nazım var. o da kuruculardan yanlış hatırlamıyorsam. atatürk'e düzenlenen izmir suikastinden sonra idam edilmiştir.

aziz yıldırım'ı hiç katmıyorum bile, düşene bi tekme de benden olmasın, ama bi şike var evet.

gs'ye fransız ürünü diyen, yok apo gs'li diyen eziklere kapak olmuştur sanırım bu entry. saygılar bizden efendim.

fenerbahçe dünyada bilinen tek türk takımdır

güldürmeyin lan. izleyin bakalım.

http://www.vidivodo.com/v...-galatasaray-farki/200366

edit: link düzeltildi.

sevgililerinin aralarında yüzük takması

bugüne kadar hiç yapmadığım, yapanlara da güldüğüm hadisedir. bundan büyük saçmalık olur mu ya? "kendi aramızda yüzük taktık ehuehu" falan deyip hatun kişi ne kadar ciddi bi ilişkisi olduğunu belirtir. er kişi yüzüğü takarak kızı ne kadar çok sevdiğini, evleneceklerini beyan etmiştir. ilişki bitince atılır yüzükler falan.. yüzük takmak, yüzük atmak bu kadar basite indirgenmemeli, liseli ergenler düzeyinde yaşanmamalı zannımca. şahsen benim parmağıma taktığım yüzük, (sevdiceğimin parmağındaki yüzük de tabii ki *) ölene kadar çıkmamalı.. hep özel olmalı.. seni seviyorum gibi anlamını yitirmemeli parmaklara takılan, bağlılığı ve sadakati ifade eden o yüzükler..

rus kızlarının aids olabilme ihtimali

(bkz: 100 türk kızının 1 rus kızı etmesi)
(bkz: rus kızı gören masum türk)
(bkz: rus kızı görmüş türk erkeği salyası)
(bkz: aids) e böylelerine müstehak.